Kayıp Ruhlar lisesi ESARET 7
ESARET 7
İkinci katın balkonundan onları seyreden Huruza,
Alişir'e " Ben senin kadar
beceriksiz bir adam görmedim. Elleri kolları bağlı bir kızı öldüremedin. Hem de
silahsız. Bu kızın işini bitirmen için sana son bir şans vereceğim.
Ayrıca gözlerini bunlardan ayırma. Bu çakallar, ilk hatanızda buradan
kaçarlar. Bunlar çok tehlikelidir. " Diyerek derin bir nefes aldı.
Alişir ellerini göbeğinde kavuşturmuş titreyerek
konuşuyordu. " Efendim nasıl oldu bilmiyorum. Teoman'ı normal şartlarda o
kızı çiğ çiğ yemesi gerekirdi. Ama kız Teoman'ı parça parça etmiş. Bu
nasıl bir kız anlamadım. ? Bu sefer kimseye bırakmayacağım. Kendi
işimi kendim halledeceğim. Hatamı telafi edeceğim." diyerek Huruza'nın
karşısında el pençe duruyordu.
Huruza " Bak Elfida'nın olayı sayesinde
müdür açığa alındı. Yeni müdür istediğim biri olsun diye uğraşıyorum.
Müdür yokken sana bir şans daha veriyorum. Başka şansın olmayacak.
Şimdi git dediğimi yap . Biraz eğlenelim. " dedi psikopatça bir bakış
atarak. Alişir dışarı çıkıp gardiyanlara talimat verdi. Gardiyanlar
hızlı adımlarla avluya indiler.
Ateş gardiyanların geldiğini görünce "Beyler
gardiyanlar buraya doğru geliyor. Mevzuyu kapatın " diyerek ayağa kalktı.
On tane gardiyan gençlerin etrafını sardı. Gardiyanların en rütbelisi
"Hepiniz yüzünüzü duvara dönüp ellerinizi arkanıza doğru uzatın " diye
bağırdı. Ateş" Ne oluyor lan burada. Efendice otuyoruz. Ne
istiyorsunuz bizden?" deyince, rütbeli gardiyan elinde ki copu kaldırıp
Ateş'e savurdu. Ateş coptan kendini kurtarıp rütbeli gardiyanın karnına sert
bir tekme vurdu. Bunun üzerine gardiyanlar hepsi birden Ateş' e vurmaya
başladılar. Ateşin dayak yemesine kayıtsız kalmayan diğer gençler de
gardiyanlara saldırdı. Sayı olarak az olsalar da cesaret bakımından çok daha
cesur oldukları için gardiyanlara karşı üstünlük kurmuşlardı. Gardiyanların dayak
yediğini gören Alişir duvar üstünde duran jandarmalara işaret etti. Jandarmalar
havaya ateş açmaya başlayınca gençler kavgayı bırakıp dizleri üzerine çökerek
ellerini kafaları üzerinden birleştirdiler.
Alişir "Bana bakın hepiniz yere yatın.
Hareket eden olursa vurulur." diye bağırdı.
Bizimkiler, gardiyanlara öfkeyle bakıyorlardı.
Alişir sesini yükseltip "Bana bakın, eğer üçe
kadar saydığımda yüz üstü yere yatmış olmazsanız ateş etmeleri için emir
vereceğim. Biiiir... İkiiiiii.....
Ateş ve Halit göz göze geldiler. Ateş
kafasını, yatın anlamında sallayınca gençler sırayla yere yüz üstü yattılar.
Gardiyanlar seri hareketlerle gençlerin
ellerini kelepçeleyip hücreye götürdüler. Gardiyanlar hücreye götürdükleri arkadaşlarımı sıraya dizerken, Kılıç
"Ateş ne oluyor burada? Neden bizi buraya getirdiler?" diye
sordu.
Ateş öfkeli bir şekilde nefes alıp verirken
"Kardeş ben ne bileyim? Ama merak etme sorunun cevabını şimdi
öğreniriz." diye karşılık verdi.
Afgan Sado "Bunlar öldürecek bizi yoksam."
dedi endişelenerek.
Yanında duran Beton Uğur "Lan saçmalama,
öldürseler çoktan öldürürlerdi. Başka bir niyetleri var bunların."
dediğinde , Halit psikopatça gülerek "Beyler hazır olun. Bence bunlar
eğlenmek için bizi buraya getirdiler. " dedi. Dediği de doğruydu.
Yanın da ki Ayı Memo korkarak "Lan manyak
şizofren , sen ne diyorsun. Ne eğlenmesi? Nasıl bir eğlence?" diye
sorarken tombul göbeği yukarı aşağı sallanıyordu.
Halit gözlerini devirerek " Birazdan
anlarsın. " Dediği sırada
bulundukları odaya, gardiyanın biri elinde yangın söndürme
hortumu ile girdi." Suyu açın" diye bağırdı. Tazyikli suyu
açmalarıyla, gardiyan gençleri ıslatmaya başladı . Su aşırı tazyikli
olduğu için kime çarpsa, bir boksörden yumruk yemiş gibi sarsılıp yere
yapışıyordu. Kendilerini hiçbir şekilde savunamıyorlardı.
Gardiyan tazyikli su ile gençleri hırpalarken içeri Huruza ve Alişir
girdi. Huruza eliyle kapat işareti yaparak suyu kapatmalarını istedi.
Tazyikli su kapanınca, yerde sırılsıklam duran gençlere bakarak "Çakallar
eğleniyor muyuz?" Dedi gülerek.
İyice sinirlenen Ateş ayağa kaklmaya çalışırken
"Sizin suyunuz benim Ateş'i mi söndürmeye yetmez. Benim ateşimi ancak
sizin kanınız söndürür. Hadi biraz eğlenelim." dedi öfkeyle Huruza' ya
bakarak. Diğer gençler de peşi sıra ayağa kalktılar.
Huruza elinde elektrik tabancası "Merak
etme çakal. Ben ateşini söndürmeye değil, tam tersi daha da alevlendirmeye
geldim. " diyerek tetiğe bastı. Çift uçlu elektrik teli Ateş'in
göğsüne saplanınca, ıslanmanın da
elektrik şiddetini artırması dayanılmaz bir acı verdi. Ateş dişlerini
sıkarak titremeye başladı. Bağırmamak için kendini zor tutuyordu.
Beton Uğur "Bırak lan onu, onun ki bunun
ki. Öldürürüm lan sizi." Diyerek Huruza'nın üzerine hamle
yapınca ona da ateş ettiler. Sonrada diğer gençlere hepsi elektriğe maruz
kalmış titriyorlardı. Afgan Sado, Ayı Memo ve Kılıç çığlık atarak
bağırıyorlardı. Hepsi yere yığılmış kıvranıyordu.
Huruza gardiyandan copu alarak Ateş'e doğru yürümeye başladı. Yerde titreyerek
kıvranan Ateş' in yanına varınca elinde ki copla Ateşe vurmaya başladı. "
Bana bak lan ateşli çocuk. Sen burada alevlenirken, sevgilinin yanında
kim var tahmin et. Sen burada eğlenirken adamım Öfke de senin sevgilinle
eğleniyor. " deyince, Ateş sinirden deliye döndü. Tüm gücünü toplayıp
Huruza ‘ya çelme takarak yere düşürdü. Hızla üzerine atlayıp kelepçeli ellerini
boğazına geçirerek " Ulan it soyu ne sen, ne de senin itlerin o kızın
kılına zarar veremez. Gönderdiğin itleri, parçalar halinde geri sana postalar. "diyerek
Huruza'nın boynunu iyice sıkıyordu. Huruza kurtulmak için çırpınıyor ama
kendini Ateş’in elinden kurtaramıyordu. Beş tane gardiyan aynı anda ellerinde
ki coplarla Ateş'in çeşitli yerlerine vuruyorlardı. Ateş ölümü pahasına Huruza'
yı öldürmeyi kafasına koymuştu." Hiç kimse benim sevdiğime laf
edemez" diyerek var gücüyle
sıkıyordu. Huruza nefes alamadığı için morarmaya başlamıştı.
Gardiyanlar Ateş'in vücuduna vurmayı bırakıp kafasına vurmaya başladılar. Ateş
aldığı sert darbeler sonucu baygınlık geçirerek kendinden geçti.
Huruza kafasını
Ateş' in kolları arasından güçlükle çekerek nefes almaya çalıştı. Öfkeden
deliye dönen Huruza yerde baygın yatan Ateş' e tekmeler atarak sinirini
çıkarmaya çalışırken "Hepsini iyice benzetin. " diye bağırıyordu.
Alişir, Huruza ‘yı uzaklaştırmaya çalışarak "Efendim
öldüreceksiniz." dedi.
Huruza ağzından tükürükler saçarak "Gebersin p*ç.
" diyerek vurmaya devam etti.
Alişir "Efendim hepimiz yanarız. Bu çakallar için
değmez. Sakin olun lütfen" diyerek Huruza ‘yı uzaklaştırdı.
Huruza "Bana bak lan. Bu babası belirsiz adiyi
hücreden çıkarma. Yemek, su verme. Ölmeyecek kadar su ver yeter. Anladın mı lan
beni?”
-Emredersiniz efendim. Çok iyi anladım.
-Sakın merhamet etme. İlk fırsatta seni öldürürler.
Acımak yok bunlara.
-Anladım efendim. Siz hiç merak etmeyin. Analarından
emdikleri süt burunlarından gelecek.
O öğleden sonra gece yarısına kadar bizimkilere
işkence ettiler.
******
" Bir kuş misali özgür olup,
uçmak, sevdiklerinin gönlüne konmak isterdin öyle
değil mi?"
Duyduğum bu sesle irkilip kafamı yanımda oturan kişiye
çevirdim. "Yanlış tahmin. Ben bir kartal olup düşmanlarımın kalbini
pençelerimle sökmek isterdim." dedim, yanı başında oturan yabancının
gözlerine bakarak.
Yabancı gayet sakin bir tavırla " Kalbinin bu
kadar öfke ile dolması normal. Yaşadıkların kolay şeyler değil. Seni
anlayabiliyorum. " dedi garip bir şekilde gülerek.
Omuz silkerek" Yaşadıklarımı anlayabiliyor
musun? Oğlum diktir git. Sen ne yaşadığımı biliyor musun ki beni anlayacaksın?
Boş konuşup cereyan yapma. Hadi al voltanı. " diyerek sinirli bir
şekilde gözlerinin içine baktım. Yabancı gayet sakin bir şekil
de" Evet biliyorum. Bu sebeple buradayım. Öfke ben. " diyerek elini
uzattı.
Elini havada
bırakarak "Birincisi Adını sormadım. İkincisi... Ne biliyorsun
lan. Beni birazcık tanısan, şu an yanımda durarak ecelinin yaklaştırdığını
bilirdin. Üçüncüsü de buradan kalkıp gitmen için beş saniyen var. Aksi
taktirde güvenlik buraya gelene kadar çoktan ölmüş olursun. " dedim tüm
öfkemi yüzüne kusarak. Aslında öfkeliydim ama ilaçlardan dolayı bunu dışarı
yansıtamamış olabilirim. Çünkü o anlarda Öfke gayet sakin ve sinir bozucu bir
şekilde gülümsüyordu.
Öfke gayet sakin tavırlarla ayağa kalkıp
"Peki gidiyorum. Aziz komutana, gelmek istemediğini iletirim. "
diyerek arkasını dönüp yürümeye başladı. Aziz kelimesini duyduğumda
şimşek hızıyla ayağa kalktım.
-
Az önce ne dedin sen. Aziz mi dedin? Yoksa
ben mi yanlış anladım?
-Konuşmak istemediğini sanıyordum.
-Soruma cevap ver.
-Beş saniye doldu. Beni öldürmeyeceğini nerden
bileyim?
-Lannn... Böyle konuşmaya devam edersen harbi seni
öldürürüm.
-Vay arkadaş bir karar ver. Konuşayım mı ,
konuşmayayım mı?
-Tamam bak sakinim. Beni daha fazla sinirlendirmeden
gel otur şuraya. Bak burası tımarhane ve beni buraya boşuna getirmediler.
-Tamam ama kızmak yok.
-Tamammmm. Otur artık.
-Oturuyorum. Önce şu yarım kalmış işi tamamlayalım.
Ben Öfke.
-Ben de Elfida.
-Biliyorum.
-Aferin sana, büyük başarı. Şimdi anlat bakalım. Aziz
komutan derken ne demek istedin?
-Bak kurtarıcına bu şekilde davranman hiç hoş
değil. Ama bu seferlik yaşadıklarına sayıp bir şey demeyeceğim.
-Anlat artık.
-Tamam. Elfida beni buraya baban gönderdi. Şu elim de
ki hapı al. Hemşire gece sana iğne yapmaya gelmeden beş dakika önce yut. Bu hap
senin bayılıp ağzından köpükler çıkarmanı sağlayacak. Ambulansla seni hastaneye
kaldırmaları gerekecek. Gerisi bende. Sen dediğimi yap yeter.
-Sana neden güveneyim. Ya sen de diğerleri gibi beni
öldürmek istiyorsan.
-Başka çaren var mı?
-Her zaman bir çare vardır. Yani şu an için yoksa
da ben başımın çaresine bakarım. Senin de beni ikna etmen için bazı
sorularıma cevap vermen gerek. Annem ve babam neden şimdiye kadar bana ulaşmak
için bir şey yapmadı? Madem yaşıyorlar, neden kendileri değil de senin
gibi hanım evladı ile beni kurtarmaya çalışıyorlar. Sorularıma tatmin edici
cevap alamazsam ölürsün.
-Tabi ya senin hiç bir şeyden haberin yok dimi?
Olanları bilsen bu soruları sormazdın.
Dediği sırada
güvenlik ve hemşire gelerek yanımızda durdular.
Hemşire "Beyefendi hastamızın ilaç saati.
Hastanın hassasiyeti açısından gecikme yapamayız. Elfida hanımın odasına
gitmesine yardımcı olur musun? " diye güvenlikten rica da bulundu.
Ben merakla " Beş dakika müsaade edin. "
diyerek gitmelerini istedim. Hemşire" Bu mümkün değil. "Diyerek
ısrarcı oldu.
Öfke ayağa kalkarak "Bana güvenmek
zorundasın." dediği sırada güvenlik beni oturduğum banktan kaldırmak
için elini koluma uzattı. Güvenliğin bana dokunacak olma olasılığı bile
tedirgin olmamam yetti. Güvenliğin elini tutup ters çevirerek "Sakın bana
dokunmaya çalışma. Yoksa o elini bir tarafına monte ederim" Deyip
güvenliğin bileğini iyice sıktım .
Hemşire "Güvenliiiiik...güvenlik... acil
durum "diye bağırmaya başlayınca bir anda diğer güvenlikler de hızla
bize doğru koşmaya başladılar. Öfke" Hey hey sakin
olun. Elfida sen de bırak adamı. " derken bir anda on tane
güvenlik üzerime çullandı. Hemşire cebinden sakinleştirici iğneyi
çıkararak beni zorla tutan güvenliklerin arasında iğneyi
boynuma sapladı. Başka bir güvenlik elemanı Öfke ‘ye "Beyefendi sizi
dışarı alalım. Bu taraftan lütfen." dedi.
Öfke" Sakın bu kıza zarar vermeyin. O çok önemli
biridir. " dedi sinirli bir şekil de.
Hemşire" Hadi beyefendi şimdi sizle uğraşmayız.
Bunun da diğer hastalardan bir farkı yok. Oda deli işte. Tek farkı aşırı
psikopat ve manyak. Arkadaşı çıkarın. " dediği sırada sesler giderek
boğuklaşmaya başladı. Gözlerimin önünü bulanıklaşıp enerjimi yitirmeye
başladım.
Öfke " Dokunma bana, ben kendim
çıkarım. Çıkışı biliyorum zaten." Diyerek sinirli bir şekil de
çıkışa yöneldi. Akıl hastanesinden çıkarken telefonu çaldı. Arayan
Huruza'ydı.
Bekletmeden
telefonu açtı.
- Hallettin mi?
-Yemi attım. Oltaya gelip gelmeyeceğini hep beraber
göreceğiz. Kız çok akıllı. Şüphelendi.
-İyi haberlerini bekliyorum.
-Merak etme. Başka çaresi yok. O hapı yutacaktır.
Yorumlar
Yorum Gönder