Kayıp ruhlar lisesi ESARET 11
Baygınlığımdan yararlanan Öfke, biraz uğraştıktan
sonra bağlı olduğu iplerden kurtulmayı başardı. Sakladığı iğnelerden birini
alarak, uzun süre baygın kalmam için iğneyi boynuma sapladı. Beni kucaklayarak arabasına kadar taşıyıp arka
koltuğa yatırıp kendisi de şoför koltuğuna geçti. Arabayı sürmeye başladığında
telefonunu çıkararak Huruza ‘yı aradı. Huruza telefonu açınca sakin bir ses
tonuyla konuşmaya başladı.
-Aga ben kızın işini hallettim. Ceza evine geçiyorum.
Ateş itinin de icabına bakacağım. Ateş’i
de bitirdikten sonra diğerleri çerez sayılır .
-Tamam koçum sen işini bilirsin. Aman dikkat et. Fazla
ses çıkarmadan hallet .
-Sen merak etme. O iş bende. Bu arada bir şey
soracağım.
-Dinliyorum koçum sor bakalım.
-Şimdi ben Elfida’nın işini bitirdim. Ateş’i de
hallederim, sıkıntı değil. Lakin Elfida’nın Anne babası başımıza bela olmaz
dimi? Biliyorsun çöpçü Aziz’in eline düşen biri acısız bir ölüm için yalvarır.
-Koçum korkma sen. Aziz ve Sıla yarı ölü gibiler.
Onlar Konner’ın elinden kurtulamazlar. Kurtulsalar iki yıldır zaten bunu
yaparlardı. Kale gibi bir yerdeler. Yerin altında en az üç yüz kişilik bir ordu
var başlarında. Bu ordudan kaçmaları mümkün değil.
-Eyvallah aga. Bu duyduklarım beni rahatlattı, diyerek
telefonu kapatıp arkasına dönerek bana
baktı.
Sonra tekrar kafasını çevirip yola bakarak” Ah be
güzelim. Keşke böyle olmasaydı. Keşke seni gördüğüm anda sarılıp hırçın meleğim
ben Fatih diyebilseydim. Ben ne yaptıysam sana olan aşkımdan yaptım. Benim
olman için yaptım. Beni hainlik ile suçladınız. Ben ne yaptıysam sana kavuşmak
için yaptım. Annen beni ölü gösterip yurt dışına gönderdiğinde sensizlik çok
zor geliyordu bana. Sonra bana seni vaat ettiler. Ya bize yardım edersin Elfida
ya kavuşursun ya da Elfida ‘yı öldürürüz dediler. Ben senin hayalinle bile
mutluyken, sen hayalini benden aldıktan sonra çok mutsuz olmuştum . Sağlıklı
düşünemiyordum. Seni öldüreceklerini söyleyince çıldırdım. Sana zarar vermelerine
izin vermezdim. Mecburen istediklerini kabul ettim. Sonrası malum. İki yıl
boyunca bıçak altına yattım. Ameliyatlar oldum. Baksana sen bile tanıyamadın
beni. Beni tanıyamaman ağrıma gitti ama olsun kalbim senle dolu. Bir saniye
bile aşkından bir şey kaybetmedi. Fatih öldü Öfke doğdu. O Ateş itini ortadan
kaldıracağım. Ben senin için hain olmayı kabul ettim. Seni Ateş’den daha çok
hak ediyorum. Senin için Huruza’ yı da yok edeceğim. Sen de tekrar bana aşık
olacaksın. “ diyerek baygın olan bana, uyanıkken söyleyemeyeceği itiraflarda
bulunuyordu.
Söylediklerini duyduğumdan habersiz olmaması ise onun
şanssızlığıydı. Babam ve annem yaşıyordu bunu duyduktan sonrası hiç önemli
değildi.
*******
Ali Dayı çok heyecanlıydı. Hiçbir detayı gözden kaçırmak
istemiyordu. Eğer yapılan planda bir
kusur olursa, arkadaşlarımızın hayatı riske girecekti. İşte bu sebeple aşırı
heyecanlıydı.
-Oktay hazırlıklar tamam mı?
-Dayı her şey yolunda gidiyor. Haber geldi,
ambulanslar hapishaneden bir bir çıkıyormuş. Planladığımız gibi hastane de ki
adamlarımızı da ayarladık.
-O zaman vakit kaybetmeyelim. Gidelim de kardeşlerime
kavuşayım. Bak hele oğlum çok dikkatli
olun. En ufak bir sorun çıkmasını istemiyorum. Birinin kılına zarar gelmesin.
Allah’ıma hepinizi yakarım.
-Dayı sen merak etme. Tere yağdan kıl çeker gibi
alacağız onları.
Ali Dayı sevinç ve heyecan içinde arabaya bindi. Hastaneye doğru gittiler. Planlar,
istendiği gibi işliyordu. Melek yemeklere, Ali Dayı’nın gardiyanla gönderdiği
ilacı katmış bu sayede hapishanede ki Ateş hariç tüm mahkumlar hastalanmıştı.
Hasta sayısı çok fazla olduğu için ambulanslara ikişer üçer hasta alınmıştı.
Ambulanslar sürekli mahkumları hastaneye bırakıp yeni mahkumlar getiriyorlardı.
Baş gardiyan Alişir telaş içindeydi. Sağa sola emirler
veriyor kargaşada ne yapacağını bilemiyordu.
Son hastaları da ambulansa bindirince kendisi de
hastaneye gitmek için aracına bineceği sırada karşısında Öfke’ yi gördü. Öfke
beni sıkıca bağlayıp, arabanın içinde bırakarak, arabayı tenha bir yere
çekmişti.
-
Merhaba ben Öfke. Huruza geleceğimden söz
etmiş olmalı.
-Haberim var geleceğinden ama şu an ortalık çok
karışık. Başka bir zaman yapsan.
-Sorun ne?
-Net olarak bilmiyoruz ama mahkumların yemekten
zehirlendiğini düşünüyoruz. Senin ki hariç hepsi hastaneye kaldırıldı.
-Tam aradığım fırsat. Bu kargaşada kimse bizim
yaptığımızı anlamaz.
-Öfke kardeş benim gitmem lazım.
-“Acele etme aga. Bak şimdi sen git emir ver. Ateş’i
de zehirlenmiş olabilir şüphesi ile dışarı çıkart. Zaten ortalıkta kimse yok.
Al gel onu, bana teslim et. Sonrada kargaşadan yararlanarak bir mahkum kaçmış
dersin. Huruza’nın sinirlenmesini istemezsin herhalde.
-Bu çok tehlikeli başım yanar.
-Aga dediğimi yapmazsan işte o zaman başın yanar.
Huruza ‘yı tanımıyor musun?
-Haklısın, tamam sen bekle burada.
Baş gardiyan Alişir gardiyanların yanına gidip Ateş’i
getirmeleri için emir verdi.
Kısa bir süre sonra Ateş’ i getirdiler. Ateş’in
dizlerinin bağı çözülmüştü. Tek başına yürüyemeyecek kadar zayıf düşmüştü.
Benim öldüğüm düşüncesi onu büsbütün bitirmişti. İçinde ki yaşama sevinci
bitmişti. Onun için, bensiz bir hayatta
yaşamanın anlamı yoktu . Yediği dayakların ve yeterli beslenmemenin yanı sıra
benim ölüm haberimle berber bir zombi gibi olmuştu. Yaşayan bir ölüden farkı
yoktu.
Gardiyanlar eli
kelepçeli bir şekil de Ateş’i Alişir’ e teslim ettiler.
Alişir “Ben bunu da hastaneye götürüyorum” diyerek
arabasına bindirdi. Arabanın yanında duran Öfke ‘ye kısık bir sesle “İlerde
dört yol kavşağı var. Oraya gel ve bu pisliği al.” Diyerek gaza bastı. Öfke
koşar adımlarla aracına gitti. Arka koltuğa baktı. Benim baygın bir şekil de
yattığımı gördü.
Kontağı takıp
arabayı çalıştırarak Alişir’ in dediği kavşağa doğru sürmeye başladı. Beş
dakika kadar arabayı sürdükten sonra kavşağın girişinde Alişir’in arabasını
fark etti. Kendi arabasını Alişir’in arabasının arkasına çekerek durdu. Seri
hareketlerle arabadan inip önde ki aracın yanına gitti.
Arka kapıyı
açıp “Gel bakalım şerefsiz Ateş.” Diyerek Ateş’i tartaklayarak arabadan
çıkardı. Ateş hiç karşılık veremiyordu. Öfke, Ateş’ i itekleyerek kendi
arabasının arka kısmına götürdü. Bagajı açtığı sırada Ateş ayakta duramayarak
yere düştü. Öfke bagajı açtıktan sonra yere düşen Ateş’i kaldırarak bagajın
içine koydu. Bagaj kapağını kapatıp ön koltukta duran iğnelerden bir tane
alarak benim yanıma geçti. Elinde ki
iğneyi benim ayrılmam için boynuma enjekte ettikten sonra şoför koltuğuna
geçerek arabayı gizli mekanına doğru sürmeye başladı.
Öfke’ nin bana
olan aşkı hayatını değiştirmişti. Bu aşk onu bir canavara çevirmişti. Aşkın eş
anlamlısı olan Fatih, beş senede aşkın nefret yüzü olmuştu. Onun bana olan aşkı,
hırsına yenik düşmesine sebep olmuş, hastalıklı bir hal almıştı.
Artık o Fatih değil Öfke’ydi.
“Seven sevdiği için her şeyi yapar Elfida. Bak
aramızda ki son engel de kalkacak ve sen benim olacaksın. Ben senin için her
şeyi yaptım. Benim olman için ne gerekiyorsa da yaparım. Sen benimdin, bu it
seni kandırıp benden aldı. Ben de benim olanı geri alıyorum. Zaten ölü gibi.
Sen tatlı tatlı uyu. “ diyerek kahkaha ile güldü.
Ormanda kuytu bir kenara arabasını çekerek Ateş’i
bagajdan çıkardı. Ateş’ i omuzuna alarak ormanda yürümeye başladı. Dört beş
dakika kadar yürüdükten sonra sert bir yamacın kenarında durarak Ateş’i
omuzundan Atıp belinden silahı çıkardı. Ateş sırt üstü yerde yatıyordu ve
kalkamaya gücü yetmiyordu.
Öfke “Yolun sonuna geldin. Adios amigos” diyerek üç-
dört el ateş etti. Sonrada ayağı ile itekleyerek yamaçtan aşağı yuvarlanışını
seyretti.
“ İşte buna içilir” diyerek cebindeki sigara
paketinden bir dal çıkarıp çakmağı ile yakarak derin bir nefes çekti.
Sigarasını içe içe arabaya doğru yürümeye başladı. Arabanın yanına geldiğinde
yarım kalan sigarasını atarak benim
bulunduğum kapıyı açarak, Ateş’ten
kurtulmanın şerefine beni öpmek istedi.
Kapıyı açması ile göz bebekleri irileşerek şaşkınlık
içinde kalakaldı. Ben bıraktığı yerden
yoktum. Ne yapacağını bilemez bir şekil de kapıyı kapatıp sağa sola bakmaya
başladı. Bir ileri bir geri giderek anlamaya çalışıyordu. “Elfida’nın uyanması
mümkün değil. Uyansa bile ipleri çözmesi çok zor. Birileri mi götürdü “diye
düşünerek etrafına bakıyordu. Bana dair hiçbir iz bulamaması onu çılgına
çevirdi.
Öfke “
Hayıııııır. “ diye bağırarak silahında kalan mermileri havaya sıktı.
********
Hastaneye gelen mahkumların için de kırmızı eldiven
üyelerini hasta bakıcı kılığında ki Ali Dayı’nın adamları bir bir seçip kontrol
amaçlı götürüyoruz diyerek morga taşıyorlardı. Morga getirilen örgüt üyelerine
yani arkadaşlarıma hasta bakıcı kıyafeti giydirilerek, arka kapıdan çıkışları
sağlanıyordu.
Ali Dayı transit minibüsün içinde heyecanla
bekliyordu. Kapı açılıp içeri Afgan Sado ve Ayı Memo girdi. Ali Dayı sıkıca
ikisine sarılarak “Hoş geldiniz aslanlarım.” Diyerek hasret giderirken kapı
yine açıldı. İçeri Buse ve Melek girdi. Ali Dayı sevinçle “Gelinimizle nedimesi
de geldiler. Eee diğerleri nerde?” diye sordu.
Afgan Sado
“Dayı geldi biz önce. Onlar morga girecek.” Dedi heyecanla.
Dayı gülerek “Lan Kurki şu Bozuk Türkçeni bile
özlemişim.” Dediği sırada Oktay kapıyı açarak “Tuğçe, Merve, Halit ve Kılıç ta
diğer araca geçtiler. Beton Uğur kaldı. Ortalık karışmadan biz çıkalım. Beton
Uğur için bir araç bekleyecek. Sekiz kişiyi tehlikeden uzaklaştıralım bir an
önce.” Dedi.
Ali Dayı sinirlenip kaşlarını çattı. “ Oktay ben
geride adam bırakmam. Sen bu kardeşlerimi al diğerleri ile beraber mekana
geçin. Ben Poyraz’ı alır gelirim. “ diyerek arabadan indi.
Melek oturduğu yerden kalmaya çalışırken “ Dayı ben
Uğur’u bırakmam. Ben de senle bekleyeceğim. “ diyerek arabadan inmek istedi.
Ali Dayı” Melek gelin sen git bir an önce. Seni
bekleyen minik Cellat’ı bekletme. Ben Poyraz’ı almadan gelmem. “dedi
gülümseyerek.
Meleğin evlat özlemi Beton Uğur’a olan sevgisine ağır
basarak” Tamam Dayı “ sesi zor çıkmıştı ama zoraki tebessüm etmeyi ihmal
etmedi.
Arkadaşlarım gittikten sonra Ali Dayı diğer arabada yalnız başına beklemeye başladı.
Beton Uğur’ a kavuşmak için sabırsızlanıyordu.
Beton Uğur arka kapıdan çıkıp yavaş yavaş ilerlerken,
dışarıda nöbet bekleyen iki tane jandarma eri sigara içmek için çakmak
arıyorlardı. Çakmak bulamayınca içlerinden biri çakmak istemek için Uğur’a
seslendi. Uğur arkasını döndüğünde jandarmalar ile göz göze geldi.
Yakalandığını düşünerek ne yapacağını şaşırdı. Jandarma eri ona doğru yavaş
yavaş ilerlemeye başlayınca Beton Uğur içinden “Hayır tekrar o hapishaneye
dönemem. Melek’ime ve oğluma kavuşmam için bu son şansım.” Diyerek arkasını
dönüp kaçmaya başladı.
Uğur’un
kaçmasından şüphelenen jandarma erleri, bir yandan Uğuru kovalarken bir
yandan “Dur” diye bağırıyorlardı. Ama
Uğur hızla koşmaya devam ediyordu. Dur ihtarına uyumayınca Jandarma eri
tereddüt etmeden Ateş etti. Omuzundan vurulan Uğur yere düştü. Hızla ayağa
kalkarak koşmaya devam etti. Yola girdiği anda Ali Dayı araba ile yanaşıp
kapısını açarak arabaya binmesini sağladı. Beton Uğur arabaya biner binmez, Ali
Dayı gaza basarak kaçmaya başladılar. Jandarma ekipleri araçlar ile peşlerine
takıldılar.
*******
Huruza Mistir Konner ile olan konuşmasını bitirdikten
sonra yeni planını devreye sokmak için harekete geçeceği sırada telefonu çaldı.
Arayan Alişir di. Kırmızı eldiven örgüt üyelerinin firar ettiğinin haberini
verdi. Huruza sinirlenmek yerine gülerek “Oo çok iyi olmuş. Desene ölmek için
kaçmışlar” diyerek telefonu kapattı.
En yakın adamı Vahşi ‘yi çağırdı. Vahşi acımasız,
gaddar, asık suratlı 1.85 boylarında saçlarını tamamen kazıtmış uzak doğu
sporlarını çok iyi bilen biriydi.
-Vahşi bana Ölüm Meleklerini getir. Onlara büyük bir
iş çıktı.
Vahşi tamam manasında kafasını sallayarak söyleneni
yapmak için harekete geçti.
**
Ölüm melekleri Didem ve Çiğdem, tek yumurta
ikiziydiler. Dikkatli bakmayan birinin onları ayırt etmesi mümkün değildi.
Güzellikleri asla onları masum kılamamıştır. 1.70 boyunda, 55-60 kilo arasında,
kumral saçlara sahip, yüzleri kolay kolay gülmeyen her türlü silah eğitimi
almış, yakın mesafe dövüş tekniklerinde uzmanlaşmış iki kardeş. Ölüm korkusu
taşımayan, öldürmekten çekinmeyen sadist yapıları ile parasını aldıkları her
işi bitirmiş kiralık katiller. Tek zaafları ikiz kardeşleri. Bir birlerine
fazlası ile düşkünler. Birinin parmağı acısa diğeri o acıyı yüreğinde hisseder.
Tamamen bir birlerine aşık iki kardeş. Şimdiye kadar yüzden fazla cinayet
işleyerek yakalanmamayı başarmışlardır. Bu cinayetlerin karşılığında çok para
kazandıkları için para sıkıntısı çekmezler.
Yorumlar
Yorum Gönder