Kayıp ruhlar lisesi ESARET 24

 

Hızla Ateş'in belinden silahı alıp, Ateş'e sarılı vaziyetteyken Didem’ den önce davranıp ateş ederek o narin dokunuşa ben sahip oldum.

Yanılmış da olabilirim çünkü aynı anda Afgan Sado' da tabancasının tetiğine dokunmuştu. Didem göğsünden ve karnından aldığı iki mermiyle sırt üstü yere serildi.

İkizi Çiğdem olduğu yerde donmuşçasına kalarak, Didem'in yere düşüşünü seyretti. Ben hızla Ateş'i ve kendimi tahta paletlerin arkasına çekerken, Ömer Aziz şoka giren Çiğdem' i ateş hattından uzaklaştırmaya çalışıyordu. Ömer Aziz ve Çiğdem ateş çemberinde sıkışıp kalmışlardı. Çiğdem ısrarla Didem'in yanına gitmek istiyordu. Ömer Aziz Çiğdem'in kafasına bastırıp gelen mermilerden korurken sağlı sollu gelen mermilerin sahiplerine karşılık vermeye çalışıyordu.

 Çiğdem, Ömer Aziz'in elinden kurtulup ayağa kalktı. Gözü kararmıştı. İki elindeki tabancalarla Afgan Sado ‘ya doğru ilerleyerek ateş ediyordu. Afgan Sado üzerine  gelen mermilerden kafasını bile kaldıramıyordu. Ömer Aziz, Çiğdem vurulmasın diye bizim bulunduğu yöne koruma ateşi açıyordu. Bu nedenle biz de kafamızı soktuğumuz delikten çıkaramıyorduk. Dostum, Afgan Sado yaylım ateşine alınmıştı. Büyük ihtimal kardeşini vuran kişi onu sanıyordu Çiğdem.

 İkizi Didem' i kanlar içinde yerde gördükten sonra yaşamanın bir anlamı yok diye düşünüyordu.  Artık kaybedecek hiç bir şeyi yoktu çünkü her şeyi kardeşiydi.

 

  Ateş, Ömer Aziz’e  karşılık verirken, ben Afgan Sado'yu korumak için Çiğdem'i durdurmaya çalışıyordum.

 Sıktığım mermi hızla Afgan Sado'nun üzerine giden Çiğdem'in omuzuna isabet etmesine rağmen bu Çiğdem'i yavaşlatmıştı.

 Çiğdem adeta ölümüne yürüyordu. "Ölümünüz benim elimden olacak. " diye bağırarak Afgan Sado'nun karşısına dikildi.

Afgan Sado'nun silahında kendini savunacağı mermisi kalmamıştı. Çiğdem Sado'nun gözlerinin içine bakarak "Geber şerefsiz" diye bağırıp tabancalarında ki mermiler bitene kadar elini tetikten çekmedi.

 

Afgan Sado Çiğdem'in gözlerinin içine bakarak kanlar içinde yere yığıldı. Çiğdem mermileri tükenmiş tabancalarının tetiklerine basmaya devam ediyor hırsını bir türlü alamıyordu. Omuzuna isabet eden mermin kaybettirdiği kan sebebi ile gözleri kararıp olduğu yere yığıldı. Ömer Aziz bir yandan bize ateş ederken öte yandan Çiğdem' e yaklaşmaya çalışıyordu.

Afgan vurulmuştu ve biz kafamızı soktuğumuz o çukurdan çıkmıyorduk. Didemin göğsüne ateş eden bendim ama bedelini Sado ödedi. Onu hiç unutmadım. Yumurtaya yumurga deyişini, ufak tefek olmasına rağmen mangal yürekli olup hiç korkmayışını her seferinde bir yolunu bulup bizi güldürmesini çok özledim. İlk defa ekibimden birini kaybetmiştim ve bu son olmayacaktı.

 

Ruhun şad olsun Sado. Seni hiç unutmayacağız.

 Sado'nun vurulduğu sırada Halit kamera kablolarını takip ederek gizlice kontrol odasına kadar ilerlemişti. Halit'in kendisine yaklaştığı gören Piksel kontrol odasında masanın arkasına saklanıp silahını kapıya doğrulttu. Halit kontrol odasının kapısına vardığında yanında sadık dostu Karabasan vardı. Halit işaret parmağını ağzına götürüp "Şşş... sessiz ol ve yazdığım planı seyret." diyerek kapıyı hafif araladı. Piksel sabırla Halit'in içeri adımını atmasını bekliyordu. Halit içeri girdiği anda bir şarjör mermiyi üzerine boşaltacaktı ama Halit’in mermiye alerjisi vardı. Ne hikmettir bilinmez hiç vurulduğunu hatırlamıyorum. Sanki dostu karabasan onu koruyor. Cebinden bayıltıcı gaz bombasını çıkarıp pimini çekerek içeri doğru fırlattı. Piksel Halit'i beklerken içeri atılan gaz bombasıyla ne yapacağını şaşırdı. Bir eliyle ağzını kapatırken diğer eliyle tabancayı tutuyordu. Halit sabırla bekledikten sonra kapıyı sonuna kadar açıp takla atarak içeri girdi. Piksel gazın etkisiyle sersemlemişti. Tabancayla hedef alıp ateş etmesi imkansızdı. Rastgele ateş ediyordu. Halit ustalıkla yaklaşıp tek el ateş ederek Piksel'i anlından vurdu. Hemen ekranların karşısına oturup son durumu kontrol etmeye başladı. Kılıç ve Beton Uğur köşeye sıkışmışlardı. Yıldız avcıları tarafından  mermi yağmuruna tutuyorlardı. Diğer ekrana baktığında Ben ve Ateş'i gördü. Kulağındaki kulaklık yardımıyla iletişime geçti. "Ateş benim giriş yaptığım sol taraftan çıkış yapın. Uğur ve Kılıç köşeye sıkıştılar. Memo, sende arabayı dediğim tarafa yanaştır. Emniyetli bir şekilde geri çekilelim." Dedi.

 Yıldız avcılarının bulunduğu ekranda farklı hareketlenmeler olduğunu fark etti. Yıldız avcılarının bulunduğu bölgeye en az beş arabalık kalabalık bir ekip hızla yanaştı. Halit gelen ekibin Yıldız avcılarına destek amaçlı geldiğini düşündü. Telsizden "Kılıç, Uğur hızla geri çekilin. Avcılara takviye güç geldi. Baş etmeniz mümkün değil."

 Halit olayı tam kavrayamamıştı. Yeni gelen arabalardan inenler uzun namlulu silahlarını yıldız avcılarına doğrultarak ateş etmeye başlamışlardı.

Biz, Halit'in yönlendirmesiyle kontrollü bir şekilde geri çekiliyorduk. Aklım Sado'daydı. Ömer Aziz  Çiğdem'e doğru gidip onu kurtarmak istediği için bizi takip edemedi.

Halit çıkış kapısına yöneleceği sırada farklı bir ekranda Ejder' i gördü. Ejder, Halit'in kaçış güzergahı üzerindeydi.

 Telsizden "Benim biraz işim var. Beni beklemeden gidin. Sonra size katılırım." dedi.

Biz hızla çıkışa doğru koşarken "Saçmalama zaten Sado'yu kaybettik. Bir kişi daha geride bırakamayız." dedi Ateş. 

Halit kızarak "Eğer beklerseniz hepiniz ölürsünüz. Ortalık iyice karıştı. Yeni gelenler var. Ben başımın çaresine bakarım. Bekleyecek zaman yok." diyerek kontrol odasından çıktı.  Benim kulaklık olmadığı için ne olduğunu sordum.

Ateş "Halit biraz gecikeceğini, bizim biran önce çıkmamız gerektiği söyledi. Dışarı iyice kalabalıklaşmış. Ben başımın çaresine bakarım, dedi.”

Kaybettiğim bir dostuma ikincisini eklemek istemiyordum "Hayır, Halit'i geride bırakmayız." diyerek itiraz ettim.

 Ateş "Haklısın ben de geride kimseyi bırakmak istemiyorum ama beklersek hepimiz ölürüz. Halit, başının çaresine bakar. Bakmasa bile bize ulaşmak için onu öldürmezler. Onu bir şekilde kurtarırız. Şimdi çıkmamız lazım." dediğinde çıkış kapısından çıkıp arabanın yanına varmıştık.

 Yeni gelen ekibin Yıldız avcılarına ateş açması sayesinde Beton Uğur ve Kılıç kurtulup kaçarak  arabaya  varmışlardı. Ateş gidelim değinde Ayı Memo ve Beton Uğur şaşkınlıkla baktılar.

 İkisi aynı anda "Sado...!" dediler.

 "Sado'yu kaybettik. Halit de yetişemeyecek. Bize sonra katılacak."

İşte o zaman olayın ciddiyetini daha iyi anlamıştım. Sado bir daha bizimle olmayacaktı. Şu an yanımda olan birçok dostum tek tek kesilip gidecekti. Ben, Elfida Arslan eğer daha dikkatli ve güçlü olmazsam bedelini sadece ben değil dostlarım da ödeyecekti. Afgan Sado benim dikkatsizliğimin kurbanı oldu. Eğer en başından ben Ömer Aziz’in eline düşmeseydim Sado yaşıyor olacaktı.

 

 Kayıp ruhlar lisesinde Ali Dayı, Beton Uğur, Ayı Memo ve Afgan Sado grubun en eskisi sayılırlar.  Ayı Memo ve Uğur yıkıldılar.

Ayı Memo öfkeli bir şekilde "Ben kardeşimi öldürenleri yok etmeden kardeşimin cansızda olsa bedenini almadan buradan bir adım bile atmam." Dedi.

Gözünden akan yaşı silerken burnunu çekiyordu.

Beton Uğur beline soktuğu tabancayı tekrar çıkardı.

"Memo haklı. Kardeşimi ve intikamını almadan buradan bir adım bile atmam." dedi. 

  Sinirlendim çünkü ben hepsinden çok acı çekiyordum. O benim yüzümden öldü diye haykırmak istiyordum ama yapamazdım. Sadece onun değil tüm ekip üyelerinin sorumluluğu benim gibi bir beceriksizin elindeydi. Kontrolü ele almalıydım.

"Ateş direksiyona geç. Kimse kafasına göre hareket etmeyecek. Gidiyoruz diyorsam gidiyoruz. Ben de en az sizin kadar üzüldüm. Ama bizim bir amacımız var. Bu amacımız uğruna elbet bir gün hepimiz öleceğiz. Burada durursak ne amacımıza ulaşırız ne de kardeşimizin cansız bedenini alırız. Size söz veriyorum. Sado kardeşime yakışır bir cenaze yapacağız. Hem de onu gömmeden intikamını alacağız. Ateş bas gaza. "

Dedikten sonra öfkeyle arabanın kapısını kapattım. Bir şeyler söylemek istediler ama gözlerime bakan kafasını önüne eğip susarak acısını içinde yaşadı.

 

Yıldız avcılarıyla çatışan ekip Ahtapot Suzan’ın adamlarıydı. Kısa sürede Yıldız avcılarını yok edip içeri girdiler.

 

Halit kontrol odasından çıktığı anda elektrik santralinin bulunduğu kısma hızla ilerledi. Şarteli indirip merdivenlerinden ağır ağır inerek Ejder'in bulunduğu bölgeye doğru ilerlemeye başladı. Ejder etrafını kontrol ederek ilerliyordu.

 

   Bir anda arkasından uzanan bir el ağzını kapatıp başına silahı dayayarak "Sakın sesini çıkarma yoksa kafana mermiyi yersin" dedi.

Halit, Ejder'i esir alarak çıkış kapısına doğru ilerlemeye başlamıştı. Tam kapıya yaklaştığı anda ışıklar açıldı ve etrafını Ahtapot Suzan’ın adamları sardı. Hepsi silahlarını doğrultmuş ateş etmek için hazır bekliyorlardı.

 Halit "Yaklaşmayın, yoksa öldürürüm" diyerek kendini korumaya çalıştıysa da adamlar ateş emri için hazır bekliyorlardı.

 Ömer Aziz, hızla yaklaştı.

"Kimse ateş etmesin."

Halit'e işaret parmağını doğrultup "Sende sakın ona zarar verme. O benim kardeşim. Kılına zarar verirsen seni lime lime ederim." dedi. Halit sadistçe gülerek "Karabasan sen çık" dedikten sonra yavaş yavaş kapıya doğru ilerlerken  Ömer Aziz'e baktı.

" Senle bir anlaşma yapacağız. Bana kardeşimin cesedini vereceksin. Ben de sana bunu diri teslim edeceğim. Ne dersin gayet makul bir teklif." dedi silahını Ejder in boynuna bastırarak.

 Ömer Aziz Halit'in bir yere kaçamayacağını düşünerek "Tamam getirin istediği cesedi." Dedi.

Halit Ejder'i kendisiyle dışarıya kadar götürüp beklemeye başladı.

 Bir tarafta otuza yakın adam, ellerinde silahlar.  Afgan Sado'nun cesedi hemen önlerinde. Ömer Aziz hepsinin önünde duruyordu. Diğer tarafta Halit ve Ejder vardı. Karşılıklı gergin bir bekleyiş sürüyordu.

 Ömer Aziz "Neden bekliyoruz, al cesedini ver Ejder'i " dedi sinirli bir şekil de bağırarak.

 Halit saatine baktı sonra telefonu cebinden çıkarıp arama tuşuna bastı. Karşı taraf telefonu acına Halit" Fabrikanın  sol taraftaki çıkışına gelin.” diyerek telefonu kapattı. "

Ömer Aziz'e bakarak az sabret yazılanı oynayacağız.”  diyerek güldü. On dakika kadar bekledikten sonra Fabrikanın sol tarafına dört tane siyah minibüs yanaşıp içinden elinde uzun namlulu silahlarla adamlar çıkmaya başladı. Minibüslerin arkasından siyah bir Mercedes gelip Halit'in yanında durdu. Mercedes’ten Oktay inip Ali Dayının kapısını açtı. Ali Dayı Halit'in yanına geçip "Yeğen geçgeçmiş mi kaldık? " diye sordu.

 Halit kafasını sallayıp "He dayı baya geç geldin." dedi.

 Ali Dayı Afgan Sado'nun cesedini henüz  fark etmemişti.

 

  İki tarafta da birer koruma ordusu, bir birine silahları doğrultmuş bekliyordu. Bir kişi ateş etse anında ortalık karışacak büyük bir çatışma çıkacaktı.

 Ali Dayı "Yeğen zayiat  var mı?" diye sordu. Halit Ali Dayının Afgan Sado'yu ne kadar çok sevdiğini biliyordu. Sado'nun ölümünü söylese büyük bir çatışma çıkacaktı. Söylemese takas esnasında nasıl olsa öğrenecekti. Ali dayının sorusu karşısında bir müddet sesiz kaldı. Ali Dayı sorusunu yineleyince Halit "Dayı bir kaybımız var ama şu an sakin olup kaybımızı alarak ona son vazifemizi yapmamız gerekiyor. Sakin olmalısın." deyince Ali Dayı endişelenerek "Kim?" diye sordu.

 

" Dayı sakin olmalısın. "

 

"Kim lan kim?"

 

"Sado..."

 

  Ali Dayı Sado ismini duyunca donup kaldı. Yüreğine hançer saplanmış gibi canı acıyordu. Ömer Aziz Çiğdem'i yaralı bir vaziyette bırakmıştı. Bir an önce takası bitirip Çiğdem'e yanında olmak istiyordu. Sinirli bir şekilde " Bana bak ne yapacaksak yapalım benim tahammülüm kalmadı. Sabrımı taşırmayın benim. Gönder iki kişi alsınlar cesedi. Ceset ve Ejder aynı anda hareket ettirilecek." dedi kızgın bir şekil de.

 Halit iki kişinin Afgan Sado'yu getirmesini isteyince Ali Dayı gidenleri durdurarak "Gardaşımı ben taşırım. "diyerek acısını kalbine gömüp ilerlemeye başladı.

Sado'nun cansız bedeninin yanına gelince dizleri üzerine çöküp Sado'nun açık kalan gözlerini kapattı. Sado'yu kucaklayıp kaldırdıktan sonra Ömer Aziz'e yaklaştı.

“ Gardaşıma bunu her kim yaptıysa ölmek için yalvaracak. " dedi ve ağır ağır yürümeye başladı. Göz yaşları yanaklarından süzülüp Afgan Sado'nun kanlı yüzüne damlıyordu.

 

*******

 

   Babam ve ekibi koridorlarda tedbirli bir şekilde yürürken mantıksız bir şekilde karşılarına hiç kimse çıkmıyordu. Konner ve adamlarından hiç bir ses ve görüntü yoktu. Üst katlara çıkıp geniş bir salona geldiklerinde şaşırıp kalmışlardı. Mistir Konner'ın adamların hepsi dizleri üzerine çökertilmiş elleri ve ayakları plastik kelepçe ile bağlanmış bekliyorlardı. En önde de Mistir Konner ve yanında da bir çuval kırmızı Eldiven. Konner'ın boynunda büyük harflerle MEZARCI yazılı kapalı bir zarf vardı. Aynı zamanda salonun duvarında şöyle bir yazı vardı.

EŞİT ŞARTLARDA KARŞILAŞACAĞIZ

 Babam zarfı alıp cebine koyduktan sonra belinden bıçağı çıkarıp Konner'a yaklaşarak "Eee şerefsiz Konner ben sana demedim mi ölümün benim elimden olacak diye. Bak şimdi ne olacak.

 

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

KAYIP RUHLAR LİSESİ ESARET 1

KAYIP RUHLAR LİSESİ ESARET 3

KAYIP RUHLAR LİSESİ ESARET 2